HAYATIMIZI NASIL YÖNLENDIRIRIZ ?
Yalnızca kılı kırk yaranlar ortalığı düzene sokmaya çalışır, dâhiler ise bu karmaşayı tepeden seyreder!
Bu cümle, kavrayan tiplerin parolası gibidir.
Bu günün işini yarına bırakma!
Yargısal tipler ise böyle düşünür.
Tipolojinin son boyutu, insanların dünyaya ve olaylara karşı takındıkları tavır ve duruşla ilgilidir. Bu boyutta kavrayan ve yargısal tiplerin birbirinden farklı özellikleri incelenir. Çevremize kavrayan ya da yargısal olarak bakmamıza bir başka deyişle “yaşam tarzımız” diyebiliriz.
Dünyaya yargısal bakmak, söz konusu kişilerin olayları içsel dürtüleri ile sonuçlandırmaları, karar vermeleri ve yargılamaları demektir. Kavrayan davrananların eğilimi ise, dış dünyada olan bitene açık olmak, bilgi toplamak ve olayları algılamaktır. Diğer boyutlarda olduğu gibi, bu iki özelliği de içimizde birlikte barındırırız.
GÜNÜ NASIL YAŞARLAR?
Peki, bu farklı eğilimlere sahip insanlar günlük yaşamdaki olaylar karşısında nasıl davranır? Yargısal tipler yaşadıkları günü önemserler, işlerini planlayarak halletmeye, düzenlemeye ve en önemlisi sonuçlandırmaya dikkat ederler. Onlar, halledilmesi gereken işler listesinin kaşifi ve en iyi kullanıcılarıdır. Listesiz bir yaşam düşünemezler. Yapılması gereken günlük veya haftalık tüm işleri bir liste halinde yazarak, bitirdikleri işlerin üstünü çizerler. “Bu da halloldu!” diyebilmek onlara mutluluk verir. İşleri planlamak ve yapılandırmak yargısal tiplere güven ve kontrol duygusu, yani her şeyin kontrolleri altında olduğu duygusunu yaşatır. Bu özellikleri yüzünden de karar almayı severler. Kavrayan tipler ise karar verme sürecini ertelemeye meyillidirler. Yargısallar karar verdikleri zaman kendilerini hafiflemiş hissederler, çünkü planlı ve düzenli olmak işlerini her zaman kolaylaştırır.
Kavrayanlar biraz oyuncu tiplerdir. Bir işi bitirememekten değil, o arada kaçırdıkları fırsatlar için endişelenirler. Algıları her türlü yeniliğe açıktır. Karşılarına her an daha iyi bir seçenek çıkabileceğini düşündükleri için bir karar vermeyi ertelediklerinde kendilerini daha iyi hissederler. Bazen de yeteri kadar bilgi toplayamadıkları endişesi ile karar vermek için son ana kadar beklerler. Plan, program yapmadan olayları akışına bırakırlar. Bir karar almak zorunda bırakıldıkları zaman huzursuz olurlar. Görev listeleri bu tipler için gerekli ama rahatsız edicidir. Kendi yaptıkları listeleri çoğunlukla bir kenara atarlar, hatta listenin varlığım bile unuturlar.
KARAR VER YA DA BEKLE
Kavrayanlar bilinmeyeni araştırmayı severler. Sadece ilgilendikleri konular dikkatlerini çeker. Yapı olarak meraklı tiplerdir ve çoğu zaman dikkatleri dağınıktır. Kavrayanların bir konuyu incelerken keyif aldıklarını, yani sürece odaklı olduklarını, yargısalların ise hedefe ulaştıklarında keyiflendiklerini, yani sonuca odaklı olduklarını söyleyebiliriz. Yargısalların olayları sonuçlandırmayı, Kavrayanların ise olayları oluruna bırakmayı sevmelerinin nedeni içsel gerginlikleridir. İçsel gerginliklerin mutlaka bilinç düzeyine ulaşmaları gerekmez. Bilinçaltında da gerilim yaratabilirler. Bu gerginliğin bilinçli ya da bilinçsiz algılanması insanlarda gerilimi azaltma dürtüsü yaratır. Sürüncemede kalan, belirsiz ve uzayarak sonuçlanamayan olaylar yargısal tiplerin huzursuz olmalarına sebep olur. Verilmesi gereken kararlar veya bitirilmesi gereken görevler ne kadar önemli ise, dürtüleri de o kadar güçlüdür. Bir karara varmak, yargısal tipler için rahatlatıcı olduğundan gereken bilgiyi toplamaları yeterlidir. Kavrayan tipler ise, karar vermek zorunda kaldıklarında verecekleri karar başka bir şeyin aksine bir karar olacağı için gerginlik hissederler. Bu gerginlikten kurtulmak için önlerine çıkabilecek diğer seçenekleri kaçırmamak için kararlarını sürekli ertelerler.
Gördüğünüz gibi, kavrayan ve yargısal davranışlar günlük yaşantımızı gerçekten etkiliyor. Bu yüzden bu boyut çiftlerin özel yaşamlarında da tartışmaların çıkış nedenlerinden biri haline geliyor.
BİR ÇİFT OLARAK (Y) ve (A)
(Y) soğuk bir kış akşamı eve geldiğinde yaz tatilini planlamak için aldığı broşürleri inceleyeceği için çok sevinçliydi. (A) her zamanki gibi gecikerek nefes nefese eve girdiğinde, (Y) bir sürü şehir, otel ve seyahat tarihi seçmiş, hepsini düzenli şekilde yazmıştı. Heyecanla değişik tatil olanaklarını anlatmaya başladı. (A)’nın gün içinde halletmeye zaman bulamadığı bir sürü telefon görüşmesi ve yapması gereken bazı işleri vardı. Bu yüzden biraz asabi davranması (Y)’yi hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca (A), yaz tatiline daha çok zaman olduğunu, nereye ve ne zaman gitmek istediğinin şimdiden belli olmayacağını belirtti. “Bence bu konuda esnek davranalım, son anda ortaya çıkabilecek olanakları değerlendirebilmek için şimdiden bir karar vermeyelim.” dedi. (Y) sinirlenerek, uygun fiyatlardan faydalanmak için erken rezervasyon yapmak gerektiğini, son anda hem yer bulamayacaklarını hem de tatillerinin daha pahalıya mal olacağını söyledi. (A)’ya geçen yıl son anda karar verdikleri ve başka boş yer bulamadıkları için turistlerle ağzına kadar dolu bir yerde tatil yapmak zorunda kaldıklarını hatırlattı. (A)’yı, onun her işi son dakikaya bırakma huyu yüzünden sonunda her zaman karmaşa yaşadıkları için suçladı. (A) da, onun bu tutucu planlama merakının keyfini kaçırdığını ileri sürdü.
ZAMAN ALGISI
Yargısal ve Kavrayan tiplerin aralarındaki en önemli fark zaman algılama konusundadır. Kavrayan tipler için zaman esnek ve değişkendir. Zaman, gereksinimlerin sağlanacağı bir kaynaktır. Acele etmezler. Yargısal tipler ise zamanı dilimlere ayırırlar. Kavrayanlar hedefe odaklı olmadıkları için, yapmaları gereken işleri yaparken çevrelerindeki değişik faktörlere kapılırlar. Dikkatlerini dağıtan cazip olaylara kendilerini kaptırarak kolayca yoldan çıkarlar ve zaman hızla geçer. Çoğu zaman işlerini bitirmek için gecikirler, süre azalınca da işleri son anda halletmek zorunda kalarak strese girerler. Yapısalcı ve organize olan yargısallar ise zamanı 15, 30, 60 dakika gibi dilimlere ayırırlar. Zamanı, basılı bir randevu defteri gibi görürler. Zaman değerlidir ve verimli kullanılması gerekir. Boşa vakit geçirmekten nefret ederler. Belirledikleri zaman dilimleri çok bağlayıcıdır. Süreleri belirleyerek bir görev planı yaparlar ve genellikle de buna uymayı başarırlar. İşlerini son anda yetiştirmek zorunda kaldıklarında, huzursuzlaşıp sinirlenirler ve bir daha zaman baskısı yaşamaktan nasıl kurtulabileceklerini düşünürler. Kavrayan tiplerin zamanlama kavramları ise saati belli olmayan randevular vermeleri ya da bir işe en son dakikada başlamalarıdır.
Zamanlama kavramlarının farklı olması bu iki tip arasında sürekli anlaşmazlığa neden olur. Yargısal tipler bekletilmekten nefret ederler. Kavrayan tipleri düzensiz ve dağınık (kaotik) bulurlar. En çok sinirlendikleri de bu düzensizliğin bedelini çoğu zaman kendilerinin ödemesidir. Kavrayan tipler ise kendilerini yargısallar tarafından baskı altına alınmış hissederler, onları zorlayıcı, soğuk ve esnek davranamayan kişiler olarak tanımlarlar.
DÜZEN KONUSU
Bu iki tipleme zaman konusunda farklı oldukları gibi düzen konusunda da farklı davranırlar. Yargısal tiplerin planlama ve düzen tutkuları gibi kavrayanların esneklik ve içtenlikleri sadece davranışlarından değil, yaşam alanlarından da bellidir. Kavrayan bir tipin çalışma masasına baktığınızda, notlarının, kitapların, kahve fincanlarının, dosyaların ve işinde kullandığı veya kullanılmayan çeşitli malzemelerin darmadağınık halde etrafa yayılmış olduğunu gözlemlersiniz. Kavrayanlar bu durumu “yaratıcı dağınıklık”, yargısallar ise “tam bir felaket” olarak tanımlarlar. Yargısal bir tipin çalışma masası ise özellikle paydos saatinde boş ve derli topludur. En fazla masanın bir kenarında (orada yoksa en üst çekmecededir) ertesi gün yapacağı işlerin listesi duruyordur. Bu biraz abartılı bir tasvir olabilir ama tiplerin farklı eğilimlerini açıkça anlatıyor. Yargısal tip derli toplu olmayı ve düzeni sever. Aslında kavrayanlar da düzenli olmayı severler ama başaramazlar, sadece arada bir etrafı toplamaya çalışırlar. Ayrıca kavrayan tiplerin eşyaları biriktirme ve yığma huyları biraz da onları atıp atmamaya karar veremediklerinden kaynaklanır. Belki bir gün tekrar ihtiyaçları olabilir. Sürekli değişik konularla ilgilendikleri için bunlarla ilgili eşyaları etrafa yaymaları da bu yüzdendir. Bu iki farklı tipin düzen anlayışları sadece iş yerlerinde değil evlerinde de geçerlidir. Yargısal tiplerin “Düzen Bakanı”, kavrayanların ise “Pasaklı” oldukları zannedilmesin. Biz sadece eğilim ve tarzlardan söz ediyoruz. Algılama eğilimi olan bir kişinin fazla düzene ihtiyacı yoktur. Düzensizlik onlarda, her şeyin yerli yerinde durması gerektiğini düşünen yargısal tiplerde olduğu gibi huzursuzluk yaratmaz.
Yargısal tipler genellikle ne yapmak istediklerini çok iyi bilirler. Yaratıcılıktan çok düzen konusunda yeteneklidirler. Fikirlerini açıkça savunurlar. Bu eğilimleri çok güçlü ise (özellikle dışa dönük tipler) buyurgan olabilirler. Konuşmaya başladıktan bir kaç dakika sonra “yapmalıydın” veya “mecbursun” diyen birini görürseniz, bu yargısal bir tiptir. İşler hayal ettikleri gibi yürümezse hemen sinirlenirler. Buna karşılık kavrayanlar daha esnek ve uyumlu davranırlar, olayları akışına bırakır ve kendilerine sabit hedefler koymazlar. Hızlı değerlendirmeler yapamadıkları için hayatlarının rengi ara tonlardan ibarettir. Onların, “bu duruma böyle de bakılabilir şöyle de” ya da “belki aslında böyle değildir…” dediklerini sıkça duyarsınız.
SON SÖZ
Toplumumuzda, özellikle de meslek ve iş dünyasında, kurallar ve zamanlama kriterleri belirleyicidir. Yargısal tipler bu çevrelerde hiç zorluk çekmeden yükselirler. Kavrayanlar ise toplum içinde dezavantajlıdır, çoğu yargısal tipler gibi davranmak için sürekli çabalar.
Her iki karakter özelliği de birbirlerinden daha iyi veya daha kötü değildir. Her ikisinin de zararları ve yararları olduğunu tekrar vurgulamak isteriz. Yargısal tipler kavrayanları yeniliklere açık ve yaratıcı oldukları, ani kararlar verebildikleri için severler. Kavrayanlar ise onların kararlılıklarına, düzenli ve etkili olmalarına hayrandırlar. Bu özelliklere aşırı eğilimleri olması zararlı olabilir; yargısallar fazlasıyla sert ve tavizsiz davranabilir, kavrayanlar ise aynı anda başladıkları işlerin hiç birini bitiremezler. Pek çoğumuz ise bu iki yeteneği dengede tutmayı başarırız.
Kaynak: https://twitter.com/kuraldisikitap/status/1024642910883651585