KARARLARIMIZI ALIRKEN NASIL BİRİYİZ ?
MANTIĞIMLA (Düşünce odaklı) MI ? YOKSA DUYGULARIMLA (His odaklı) MI?
Eğer birisinin “Bu çok kötü ama en azından adil!” dediğini duyarsanız bu kişi kararlarını mantığıyla veren (düşünsel) bir tiptir. Buna karşılık birisinin, “Merhamet adaletten önce gelir!” dediğini duyarsanız o kişi, duygusal karar veren biridir.
Tipolojinin üçüncü boyutu insanların karar verme süreçleri ile ilgilidir. Onları duyguları mı yönetiyor yoksa mantıkları mı? C.G. Jung karar verme mekanizmasını his odaklı ve düşünce odaklı olarak ikiye ayırıyor. Kişilerin sadece duygusal veya düşünsel karar vermedikleri fikri burada da geçerlidir. His odaklı karar veren insanlar da mantıklı düşünebilirler (düşünseller bundan şüphe duysalar da), mantık odaklı karar verenlerin ise tabii ki duyguları da vardır (duygusal karar verenler bundan şüphe duysalar da).
BAKIŞ AÇISI
Düşünseller olaylara belirli bir mesafeden bakar. Bir karar öncesinde bir adım geri giderek önce olayı rasyonel ve dışarıdan bakarak incelerler. Duygusallar için ise içsellik önemlidir, duygularına ve kişisel değerlerine öncelik verirler.
Duygusallar karar verirken kişisel değerlerini baz olarak alırlar. Kararlarının çevrelerindeki insanlar üzerindeki etkilerini dikkate alırlar. Uyumlu beraberliklere çok değer verdikleri için kendilerini başkalarının yerine koyma (em- pati) yetenekleri düşünsellerden daha gelişmiştir. Bu yüzden düşünseller istemeden de olsa baltayı sıkça taşa vurup pot kırarlar.
Duygusal X, düşünsel erkek arkadaşı Y’yi anne ve babasıyla tanıştıracaktı. Bu buluşma öncesi gerçekten çok heyecanlıydı. Neyse ki akşam yemeği oldukça iyi geçti. Eve dönerken merakla Y’ye onları nasıl bulduğunu sordu. Y, neşeyle cevap verdi “Hayatım, annenden daha iyi yemek pişirdiğin için çok mutluyum!” X sesini çıkarmadı. Bir süre sonra Y onun suskunluğunu fark etti. X’e ne olduğunu sordu, o da, bu yorumunun yakışık almadığını, çok güzel bir akşam geçirdiklerini söyledi. Y, aslında kız arkadaşına iltifat etmek istemiş ama zor durumda kalmıştı.
MANTIK – DUYGU İLİŞKİSİ
Düşünseller analitik ve nesnel düşünürler. Duygularını mantıklı kararlarını desteklemek için işin içine katarlar. Yani duyguları sadece mantıklarına hizmet eder. Olayları ve insanları belli bir mesafeden inceler, ilgilendikleri bir şeyin kusurlarını hemen görürler. Temkinli davranış tarzları yüzünden soğuk ve duygusuz insanlar gibi görünürler. Nezaket, güçlü yanlarından biri sayılmaz ve onlar için çok da önemi yoktur. Dürüstlük ve nezaket arasında bir seçim yapmaları gerekirse, daima dürüst olmayı tercih ederler. Başkalarının duygularını anlayabilirler ama bu davranışlarını etkilemez. Düşünsel birisine “Artık evliliğimin anlamsız olduğunu düşünüyorum.” dediğinizde ilk tepkisi “Çok iyi bir boşanma avukatı tanıyorum, istersen adresini veririm!” olacaktır. Düşünseller kararlarını, tüm verileri akıl yoluyla inceledikten ve tüm mantıklı gerekçeleri iyice düşündükten sonra verirler. Verdikleri kararların mantıksal sonuçlarını, çevrelerindeki insanlar üzerindeki kişisel etkilerinden daha fazla dikkate alırlar.
Duygularının etkisinde kalarak karar verenler ise çevrelerindeki insanları daha fazla düşünürler, uyumu ve eşitliği önemserler. Herhangi bir sorunu rasyonel ve mantıklı olarak inceleyebilirler, ama sonunda kararlarını asıl etkileyen duygusal değerlendirmeleridir. Kişisel değerlerine sadık kalmaya çalışırlar. Duygusallar sıcak ve samimi insanlardır. Pek mantık yürütmeden diğer insanları hemen anlayışla karşılarlar. Duygu odaklı karar veren birine “Artık evliliğimin anlamsız olduğunu düşünüyorum.” dediğinizde göstereceği ilk tepki “Çok üzüldüm. Senin için kolay olmadığını biliyorum” olacaktır.
ÜSTÜNLÜK YOK
Diğer tüm boyutlarda olduğu gibi düşünce veya duygu odaklı karar vermek, iki ayrı özelliktir ve biri diğerinden daha iyi ya da daha kötü değildir. Diğer boyutlar değil ama, bir tek bu boyutun cinsiyetlerle de bağlantısı vardır. Cinsiyete göre ayırım yaparsak çoğu kadın duygusal, çoğu erkek ise düşünsel kararlar verirler. Aslında bu çok ciddi bir oran değildir: Erkeklerin yüzde altmış beşi mantık odaklı, kadınların yüzde altmış beşi ise duygu odaklı karar verirler. Klişeleşmiş kadın-erkek tiplemelerinde, erkekler genellikle mantıklı, rasyonel ve zeki, kadınlar ise duygusal, anlayışlı ve koruyucu olarak karakterize edilirler. Verdiğimiz yüzde değerlerinin gösterdiği gibi, yüzde otuz beşlik bir bölüm bunun dışında kalıyor. Yani düşünsel karar veren kadınlar ve duygusal karar veren erkekler de var. Duyarlı ve yufka yürekli olarak nitelendirilen erkekleri, nesnel ve duygusuz kabul edilen kadınları hepimiz biliriz. Bu özelliklere sahip erkeklerin “kadınımsı”, kadınların ise “erkeksi” olduğu iddia edilir. Bize göre, onların sadece düşünce veya duygu odaklı karar veren kişiler olduklarını söylemek daha doğrudur.
İki özellikten birinin diğerinden daha iyi veya daha kötü olduğunu düşünmemelisiniz. Her ikisinin de duruma göre iyi veya kötü tarafları var. Bir araba satın almak gibi kişisel olmayan durumlar veya nesnel bir hedefe ulaşmak için verilen kararlarda, mantıklı karar verme özelliği duygusal karar vermekten daha iyidir. İşin içine insanlar girdiğinde ya da işbirliği yapmak gerektiğinde ise duygu odaklı karar vermek daha isabetlidir. Bu iki temel özelliğin de birbirlerine yararları dokunur.
ZITLARIN GÜCÜ
Duygusal karar veren bir kişinin, düşünsel birinin mantıklı itirazlarına kulak vererek onun fikirlerini kendi duygusal kararlarıyla birleştirmesi ona büyük fayda sağlar. Örneğin bir araba satın alırken bu çok işe yarar. Duygu odaklı karar verenler eğer bir arabayı beğenerek, kendilerine uygun olduğunu düşünürlerse, rengi ve modeli hoşlarına giderse o anda göremedikleri kusurlarını veya finansmanı nasıl sağlayacaklarını düşünmezler. Duygu odaklı karar verenler ancak asıl ilgi alanları olan insan ilişkileri bazında mantıklı argümanlara yönelebilirler. Duygusallar, başkalarının çaresizliklerini görerek kendilerini onlara fazlasıyla adarlar, ama onların kendilerini amaçları uğruna kullandıklarını fark etmezler. Bu konuda hayal kırıklığına uğramamaları için ileri sürülen mantıklı gerekçeleri dinlemeleri yararlı olur. Soğukkanlı düşünseller ise duygusalların olumlu davranışlarının bir bilançosunu çıkarıp sonucu doğrudan ortaya koyarlar.
Düşünce odaklı karar verenler de duygusalların öğütlerini dinlerler. Çünkü bu öğütler düşüncelerine bir ölçüde duygusallık katar ve onlara, aslında istek dışı oluşan “diğer insanlar üzerindeki yan etkileri” hatırlatır, çünkü onlar olayları incelerken insan faktörünü çoğu zaman fazlasıyla ihmal ederler. Düşünsel bir yönetici, verdiği talimatların yerine getirilmediğini gördüğünde donup kalır. Duygusal bir kişinin ona personelinin arasında için için kaynayan bazı anlaşmazlıklar olduğunu söylediğinde çok şaşırır. Çünkü bunu ya hiç hesaba katmamış veya farkına bile varmamıştır.
GERÇEK Mİ ? DOĞRU MU ?
Düşünseller, mantığa duygulardan daha fazla önem verirler, hissedenler ise duygularına. Düşünsellere göre duyguya odaklı kararlar kontrol edilemez ve değişkendir. Duygusallar da bunun tam aksine mantıksalların kararlarını fazla sert ve insanlıktan yoksun bulurlar. Düşünseller kendilerine, “Gerçek olan nedir?” diye sorarken duygusallar, “Bana göre doğru olan nedir?” diye düşünürler. Düşünseller kararlarını verirken duygularını hesaba katmayı nadiren tercih ettikleri için, kararlarının duygusal yönü şüphe götürür. Duygularına asla güvenmezler. Duygusallar ise iç seslerini susturarak mantıklı karar verdiklerinde nasıl yanıldıklarını defalarca deneyimlemişlerdir.
Toplumda düşünsel karar vermek, duygusallıktan daha fazla değer görür. Okullarda uygulanan eğitim programları çocukların mantıklı düşünebilmeleri ve somut gerekçeler ileri sürebilmelerine yöneliktir. Bu yüzden, düşünerek karar vermenin sağladığı yararları vurgulamaktan özellikle kaçınacağız. Yanlış anlaşılmaması için de, düşünsellerin duygusallardan daha zeki olmadıklarını tekrar belirtmek isteriz. Hiçbir bilimsel öğreti zekanın ve karar verme tercihlerinin aralarında bir bağlantı olduğunu ispat edememiştir. Düşünce odaklı kararlar dayandıkları gerçekler oranında isabetlidir. Önemsiz veya hatalı kriterler baz olarak alındığında verilen kararlar da o ölçüde yetersiz olur. Gerçekçi düşünme tarzı “birinci sınıf düşünme” demek değildir. Düşünmek nasıl mantıksal karar verenlerin tekelinde değilse, duygusal karar verenler de sadece duygularının içinde debelenmezler. Her iki karar verme şekli de akıllıcadır, değişik yollardan gidilse bile her ikisi de kişiyi hedefe ulaştırır.
Kaynak: https://twitter.com/kuraldisikitap/status/1024642910883651585